top of page

Anne babamızı biz mi seçeriz?

  • Yazarın fotoğrafı: Ayşegül Çallı
    Ayşegül Çallı
  • 6 May 2024
  • 2 dakikada okunur

Yaşamda tökezlediğimiz tüm noktaları onlardan mı miras aldık?


Her şey ebeveynlerin doğru yetiştirme şekline mi bağlı? Şunu böyle, bunu böyle yapmasalardı bugün böyle olmaz mıydı?


Her ruh yaşamlar boyu deneyim için bedenlenir. Yani yeniden doğar. Reenkarne olur. Ruhsal varlığımız ve bütünlüğümüz madde boyutuna bütünüyle inemeyecek kadar yüksek titreşimdedir. Bunu insan ırklarının altın çağından demir çağına düşme yolculuğu gibi düşünebilirsiniz. (Bu konuya hakim olmayanlar için ayrı bir yazı hazırlarız.)


Maddeye can olan ruh parçası koca bir okyanusun içinde bir damla gibi. Hem okyanusun tüm deneyimini içinde taşıyan hem de okyanus kadar alan tutamayan. Deneyime gelen her damla dezenkarne olduğunda — yeryüzündeki deneyimi tamamlanıp öldüğünde- okyanusa geri döner içinde taşıdığı yeni farkındalık ve bilgilerle. Tabi yer yerde sınıfta kaldığı konularla.


İşte ruh böyle gele gide, deneye yanıla kendine bütünlenir yaşamlar boyu. Her deneyimde her halden geçer, katil de olur kurban da. Zalim de olur, zorba da. Okyanustan ayrılmaya hazır su damlası doğacağı yaşamı, aileyi, yeri, saati tamamen kendi tekamül sürecine göre tayin eder.


Tam ihtiyaç duyduğu nitelikleri — ruhunun kumaşını- ona hatırlatacak ebeveynlere ve zamana doğar.


Anne babalarımız; bazı yaşamlarımızda kardeş olduğumuz, düşman olduğumuz, eş olduğumuz, torun, nene olduğumuz ruhlar olabilir. Ruhlar tekamül planını birlikte yapar. Yaşanan her olayda şahitlik eden de deneyimleyen de kendi nasibine düşeni alır.


Bizler de doğacağımız aileyi böyle seçeriz. Yokluk bilinciyse ruhun sınavı sürekli kayıplar yaşayan bir aileye doğabiliriz. Özgüvensizlikse ruhun sınavı ebeveynlerine karşı asla yeterli olamayacak bir kombinasyonu kendi ruhsal tekamülümüz için seçebiliriz.


Ruhsal mayamızı bize yeniden hatırlatır ebeveynlerimiz, bizler birer yetişkine dönüştüğümüzde ise kucağımızda meselelerle kalakalırız. Bazen kendi çocuğumuzu asla böyle yetiştirmeyeceğimize yeminler etsekte aynı döngü onlar için de geçerli olur.


Her ruh doğacağı aileyi kendisi seçer, tam da ihtiyaç duyduğu nitelikleri ona hatırlatsın diye. Ebeveynler her ne kadar elinden geleni yapsa da her ruh kendi mayasını, ihtiyaçlarını ve meselelerini yanında getirir. Travmasız çocuk yetiştirmek bu nedenle koca bir hayal. Yara almayan, kalbi kırılmayan insan yok yeryüzünde. Deneyim alanı Dünya bizlere kocaman bir oyun alanı. Deneyip yanılma, dibe çakılma, yeniden toparlanma gibi döngülerimize figüran ve dekorlarla sahne oluyor.


Yaşamda ızdırap baki, ızdıraptan özgürleşmek ise işte bu samsara döngüsünden çıkmak, aydınlanmakla ilgili. Ruh ne zaman aydınlanır, bir daha ayrı düşmez o zaman ruhsal bütünlüğünün okyanusundan. Çünkü meselelerini halletmiş, yeniden doğmaya, yeniden denemeye sebep bırakmamıştır ardında. Izdırabının üstesinden gelmiştir.


Buddha’nın temel budizm öğretilerinde yer alan dört yüce gerçek de buna dayanır.


Dukha; Yaşam acı doludur.

Samudaya; Acıların sebebi cehalet, açgözlülük ve öfkedir.

Nirodha; Sebeplerin ortadan kalkması, acıların ortadan kalkmasını getirir.

Magga; Acıların sona ermesinin yolunu Sekiz Aşamalı Asil Yol gösterir.

Doğru görüş, doğru niyet, doğru söz, doğru eylem, doğru kazanç, doğru çaba, doğru dikkat, doğru konsantrasyon.

Comments


Yazı: Blog2 Post
bottom of page