Siddharta'dan Gautama Buddha'ya & Modern Yaşam Kabullerinden Mahayana'ya
- Ayşegül Çallı
- 7 Mar 2024
- 3 dakikada okunur

Bugün bilinen şekliyle Buddha, Buddha olma yolunda hangi dönemeçlerden geçti?
Siddhartha Gautama adıyla bir prens olarak dünyaya geldi. Doğumunun ardında bilge kişi onunla ilgili şöyle bir kehanette bulundu.
“Bu çocuk ya büyük bir kral (chakravartin) ya da büyük bir kutsal adam (Sadhu) olacak"
Babası oğlunu geleceğin kralı olarak düşündü ve bu ihtimale daha fazla yatırım yaptı. Bir Sadhu olma yoluna başvuramaması için onu dışarıdaki hayattan izole ederek ona sarayın içinde acısız, dertsiz, tasasız, yaşlısız ve ızdırapsız bir dünya yarattı. Siddhartha 29 yaşına kadar yaşamda ızdırabın varlığından haberdar olmadı. Bir noktada bir şeylerin eksik olduğunu fark etti, merakı sarayın duvarlarının dışına taştı ve gizlice halkı görebilmek için sokaklara karıştı.
Prens Siddharta, 29 yaşında ilk kez yaşlı bir insanın acı çektiğini gördü, ilk kez hasta bir adam, çürümüş bir ceset ve çileci bir derviş gördü. Hayatın içindeki ızdırapla ilk defa o zaman temas etti ve çileci bir derviş olma yolundan saraydan ayrıldı.
Dervişlerle, toplumdan uzak, bedensel sınırları aşmak üzerine çalışmalarda bulundu. Uzun süreli açlık, fiziksel eziyet ve ağrının üzerine çıkmak gibi deneyimlerin bazı ruhani güçler kazandırmasına rağmen, bedene zarar verdiğini fark etti Siddharta. Aradığının bu olmadığını anladığında çileci yaşamını geride bıraktı ve dikkatini nefesine verdiği meditasyonlar yapmaya başladı.
“Anapanasati” nefesi farkındalıkla izleme pratiği üzerinden yaşamda “Orta Yolu” - “Mahayana” fikrini geliştirdi. Ne nefsin her isteğine boyun eğecek, ne de vücudu yıpratacak kadar mahrum bırakacaktı.
Mahayana, Orta Yol ikiliğin ortasındaki devinim ve dengeye niyetle, keskin ve sivri köşelerde bulunmak yerine orta yolu keşfetmek üzerinedir. Ne siyah, ne beyaz.
Bu anlayış üzerinden 35 yaşında aydınlanmayı deneyimledi ve Gautama Buddha adını alıp öğretilerini insanlığa yaymaya başladı. Buddha’nın aydınlanmasının ardından aktardığı ilk öğreti “Dört Yüce Gerçek” budist öğretinin temelini oluşturdu.
Dukkha - Yaşam acı doludur.
Samudaya - Acıların sebebi cehalet, açgözlülük ve öfkedir.
Nirodha - Sebeplerin ortadan kalkması, acıların ortadan kalkmasını getirir.
Magga - Acıların sona ermesinin yolunu Sekiz Basamaklı Asil Yol gösterir.
Buddha’nın hikayesine baktığımızda günümüz modern yaşamına denk düşen benzerlikleri görebiliyor muyuz?
Sosyal medyada sadece mutlu, mesut, en güzel fotoğraflar, en bilmiş ve kendin emin kelimeler.
Her fotoğraf ya rötüşlü ya da en güzel açıdan çekilmiş. Sanki öyle bir vitrin ki herkesin “en en en iyi versiyonunu” koymaya çabaladığı görseller.
Saçın mı beyazladı boya kapat, kaşın mı çıktı al, kırıştın mı kolayı var botox yap, kilo mu aldın hemen sağlıklı beslenme furyasına katıl, spora git, spor salonlarında ter at, zayıfla, zayıfla, zayıfla.
Bir beden küçük pantolon al ve içine girebilme hayaliyle kendini motive et.
Sizce de burada aşırı çarpık bir yan yok mu? Neyin karşısında duruyoruz? Tam olarak neyle yarışıyoruz? Zamanla mı?
Yetişkinliğin başlangıcındaki görünüşümüzde sıkışıp kalma arzusu neden? Üzerinden geçen onca yıl tabii ki bedene bir yaşanmışlık getirecek. Belki bir yerinde bir kazanın, yaranın dikişin izini taşıyacaksın. Belki doğumdan sonra bebeğine besin üreten memelerin sarkacak. Belki karnın kalçan çatlayacak. Bunda bozuk, ayıp, acı dolu olan ne? Yirmilerindeki halinle aynı gözükmemek mi?
Neden gözükesin, aradan geçen yıllar bir çok şeyi ruhunda idrakında dönüştürürken neden bedeninde de dönüştürmesin?
“Ölüm Kadına Yakışır” filmindeki gibi yüzünde badanayla gezen bir yaşlılar güruhuna mı dönüşecek herkes? Bu zamana doğan çocuklar 50-60 yıl sonra gerçekten yaşın bedene ne getirdiğini botox dolgu pıtpıt ve çıtçıt yöntemlerinden mütevellit bilemeyecekler mi?
Özünde yaşlanmaktan mı korkuyoruz, akıp geçen zamandan mı? Yoksa başkalarının bizim görünüşümüzle ilgili ne düşündüğünden mi?
Mimik çizgilerinin yüzüne yerleşmesi, yer yer cildinde çillenme, lekelenme olması halledilmesi gereken bir problem değil. Yaş alan senin yeni hali. Her haliyle de kabulün olsun.
Çünkü yaş almak güzel şey, aklının büyümesi olgunlaşmak güzel şey. Nasıl fikirlerin duruşun belirginleşiyor yaşamda, bedeninde de belirginleşiyor işte. Plastik bir bebekten özgünleşen sana evriliyorsun. Bunun kıymetinin farkında mıyız?






Yorumlar